Makaleler

Erken Teşhis Çocuk Sahibi Olmanızı Sağlar!

Posted by on 09:11 in MAKALELER | 0 comments

Aile kurmanın, çocuk sahibi olmakla aynı anlamda olduğu düşünülüyor. Fakat bazı çiftler ne kadar istese de çocuk sahibi olmayı başaramıyor.

Bu hastalıklar çocuk sahibi olmaya engel!
Aile kurmanın, çocuk sahibi olmakla aynı anlamda olduğu düşünülüyor. Fakat bazı çiftler ne kadar istese de çocuk sahibi olmayı başaramıyor. Buna da, çoğunlukla çiftlerden birinde varolan bir hastalık neden oluyor. Oysa erken tanı ve tedavi ile çocuk sahibi olmak imkansız değil.
PELVİK İNFLAMATUAR HASTALIĞI
Tüplerde tıkanıklık ya da adezyonlar (yapışıklıklar) olabiliyor. Tıkanıkların en önemli nedeni ise enfeksiyonlar. Bu duruma Pelvik İnflamatuar Hastalığı (Pelvic Inflamatory Disease-PID)deniyor. Hastalık, tüplerde yapışmayla ilerliyor. Çok ileri aşamalarda pelvisteki bütün organlar birbirine yapışabiliyor. Yumurtalıklarda da, yine enfeksiyona bağlı yapışıklıklar oluşabiliyor. Sonuçta pelvisin içindeki organlarda yapışıklık olduğu zaman rahat hareket etme de engellenmiş oluyor. Rahat hareketlilik engellendiği zaman da tüp görevini yapamıyor. Yumurtayı alamıyor veya döllenmiş olan embriyo, rahmin içine doğru ilerleyemiyor. Bu da kısırlık probleminin ortaya çıkmasına neden oluyor. Pelvik İnflamatuar hastalığının tanısı muayene, bazı testler, vajinal kültürler ve akıntı kültürleri ile konulabiliyor. Hastanın rahim ağzından kaynaklanan kötü kokulu, sarı-yeşil renkte bir akıntısı oluyor. Pelvik bölgede, kasıklarda, alt karın bölgesinde ağrı veya muayenede hassasiyet olabiliyor. Bu şikayetlerle gelen hastanın ilk 48 saat içinde tedavi edilmesi gerekiyor. İlk etapta ağrı, ateş, kusma ve bulantı olabiliyor. Tedavide ise, eğer apse oluşmuşsa antibiyotik veya gerektiğinde cerrahi uygulanabiliyor. Erken dönemde teşhis konulursa hastalık ilaçla tedavi edilebiliyor

BAZI KANSER TÜRLERİ
Günümüzde ileri yaşta hamile kalma düşüncesi hakim olduğu için, 30 yaşın üzerindeki hamileliklerin son 20 yılda yüzde 67 oranında artış gösterdiği biliniyor. Kanser de daha çok ileri yaştaki kişilerin hastalığı olduğu için sonuçta hem yumurtlama kusurlarına bağlı kısırlık daha çok ortaya çıkıyor hem de kansere yakalanma riski artıyor. Bu iki durum, birbirleriyle çakışabiliyor. Yani bir hasta, çocuğum olmuyor diye infertilite kliniğine başvurduğunda, o kişiye rahim kanseri tanısı da konabiliyor. Son dönemde yapılan bir araştırmaya göre, dünya çapında 231 tane rahim kanseri tanısı konmuş ve fertilite koruyucu tedavi uygulanmış infertil hasta bulunuyor. Rahim kanserinde standart olan tedavi, rahmin ve yumurtalıkların alınması, lenf bezlerinin temizlenmesi şeklinde gerçekleşiyor. Fakat bu durumda rahmin alınması çok kolay değil. Çok erken evredeyse, rahim içine ve o bölgedeki kas dokusuna ya da miyometrium tabakasına ilerleme olmadıysa, evreleme cerrahisi yapılıyor; görüntüleme yöntemlerine başvuruluyor. Eğer herhangi bir sıçrama yoksa, bu hastalara alternatif bir tedavi sunulabiliyor. Hormonal tedavi, lokal olarak bir cerrahi girişim ya da hormonal spiraller takılabiliyor. Kanser tedavi edildiğinde, gebelik de oluşabiliyor.
Kısırlığa yol açan birçok kanser türü var. Ancak bazı kanser türleri ileri yaşlarda ortaya çıkıyor ve bu nedenle çiftler hastalık döneminden önce çocuk sahibi olduğu için üreme açısından etkilenmiyor. Örneğin meme kanserlerinin yüzde 10’u, 40; bağırsak kanserlerinin de yaklaşık yüzde 5’i, 45 yaşın altında görülüyor. Rahim kanserlerinin (endometrium kanserleri) yüzde 10-25’ine de 45 yaşın altında rastlanıyor.

Rahim Ağzı Kanserinde Smear Testi Erken Uyarıyor

Posted by on 09:10 in MAKALELER | 0 comments

Anormal kanama varsa, ağrı varsa muayene olmak lazım.

HPV virüsünün 100’ün üzerinde tipi var, ancak bu HPV tiplerinde 40’ı genital bölgede çeşitli oluşumlara, rahatsızlıklara neden olurken, 15’i de yüksek riskli tip olarak adlandırılıyor. Yüksek riskli HPV tipleri rahim ağzı kanserinde görülebilen, kansere yol açan tipler. Rahim ağzı kanserlerine ilişkin çalışmalarda tümör dokularının araştırılması sonucunda hepsinde yüksek riskli HPV bulundu. HPV virüsünü bulaşan herkeste kanser gelişmez, başka birtakım faktörlere de ihtiyaç vardır.

Sigara kullanımı, hastanın genetik yapısı, bağışıklık sisteminin durumu, beslenme alışkanlıkları, cinsel partner sayısının fazlalığı gibi risk faktörlerinin, HPV virüsünü kapanlarda kansere giden yolu açabilir. En önemli risk faktörü, kalıcı enfeksiyon haline gelmesi. Genelde bu geçici bir enfeksiyon oluyor. Vücut iki yılda yüzde 90’ını bağışıklık sistemi yardımıyla uzaklaştırıyor, yüzde 10’luk grupta ise HPV kalıcı hale geliyor.

Smear Testi, Erken Uyarı Sistemine Benziyor 
Kanser oluşunca hücreler kontrolden çıktığı için bulunduğu bölgede çoğalıyor, tümör haline geliyor, yeni damarlar ortaya çıkıyor, tümör kendine ortam hazırlıyor, sıçrama potansiyeli oluşuyor. Bulunduğu yerden yakın ve uzak bölgelere sıçrayabiliyor; beyin, karaciğer, karın içinde de yayılabiliyor. HPV; CIN 1, CIN2, CIN3 adı verilen kanser öncesi lezyonlar oluşturuyor. HPV’nin CIN3 aşamasına geldikten sonra yüzde 12-50 oranında kansere dönüşüyor.

Kanser öncesi belirtileri kadınlar kendi kendilerine anlayamaz, bu yüzden servikal kanser tarama programlarının uygulanması gerekiyor. 21 yaşından itibaren ya da ilk cinsel ilişkiden sonraki üçüncü yılda rahim ağzı kanser testlerinin başlaması lazım. Smear testleri sayesinde kanser öncesi lezyonlar tespit edilebiliyor. Kanser lezyonlarının tespit edilip biyopsi alınması sayesinde tanıyı tam anlamıyla koymak mümkün olabiliyor. Smear ile sadece hücreleri değerlendiriliyor. Smear kesin tanı vermiyor, bir nevi erken uyarı sistemi gibi çalışıyor.

Kanser öncesi oluşumların tanısı için kullanılan bir başka yöntem ise kolposkopi. Rahim ağzından her an dökülen hücreler var. Rahim ağzını 30 kat büyütüp, hücreler özel boyalarla boyanıyor ve rahim ağzı damarları, lezyonları görünür hale getirilip şüphe alanlarından örnekler alınması mümkün oluyor. Her smear anormalliğinde kanser çıkacak diye bir kural yok. Daha detaylı araştırma yapıldığında tanısını biyopsi ile koyabiliyoruz. Biyopsi ile koyduktan sonra çıkan sonuca göre doku anormalliğini ortaya çıkarmış oluyoruz. Yüzde iki oranında kanser de çıkabiliyor. Daha ileri lezyonlarda ara kanamalar, ilişkiye bağlı lekelenme tarzı kanamalar, durup dururken kanamalar olabiliyor. İlerleyince ağrı görülebiliyor. Ağrının akıntı ve enfeksiyonlar gibi başka nedenleri de var. Aynı şekilde bacağa vuran ağrılar da olabilir ancak bu rahim ağzı kanserinin mutlak belirtisidir diyemeyiz. Anormal kanama varsa, ağrı varsa muayene olmak lazım.

HPV Aşıları-Rahim Ağzı Kanseri

Posted by on 09:09 in MAKALELER | 0 comments

Aşıların 4 yıllık sonuçları çıktı.

HPV’ye karşı dünyada kullanılan iki aşı türü var. Biri dörtlü aşı, diğeri ikili aşı olarak biliniyor. Dörtlü aşı HPV’nin 6, 11, 16 ve 18 tiplerine karşı etkili, diğeri ise tip 16 ve 18’e karşı etkili. Aşılarla ilgili çalışmaların klinik sonuçları dört yılı kapsıyor.

Aşılarla İlgili Son Gelişmeler:

•Dörtlü aşıyla ilgili 4 yıllık tecrübe var. Yaklaşık 18-20 bin kişilik çalışmalar 2008 ve 2010’da yayınlandı.

•Bu çalışmalar bize gösterdi ki, aşı doğru grupta yapılınca etkinliği çok yüksek, ama bu doğru grubu seçmek lazım. HPV ile daha önce ve o anda enfekte olmayanlar en iyi grup.

•Bunun içinde aşılar cinsel ilişkide bulunmayanlarda daha çok etkili oluyor.

•Bunu da yanlış anlamamak lazım, aşı 11-12 yaşlarında öneriliyor. Bu yaştaki insanlarda aşı yapılınca koruyucu antikorlar daha fazla ortaya çıkıyor.

•Erken yaşta yapmak bu ideal grubu gösteriyor. Aşı çalışmalarına bakınca 16-26 yaşlarında yapılmış çalışmalar var. Başlangıçta aşının içinde bulunan tiplerin hiçbiriyle enfekte olmamışlar ve en güzel cevaplar alınmış.

•Kişiye aşı yapılıyor ama kişi unutuyor, kartını kaybediyor, sorduğumuzda aşı tipini bilmiyor, o zaman herhangi biri yapılsa da sorun çıkmıyor. Ama ideali hangi aşıyla başladıysa onunla devam etmesidir.

•HPV aşısı 122 ülkede kabul edilmiş durumda. Türkiye’de de aşıya lisans alınmış.

•Avrupa’da en son çalışmalar 15-44 yaş arasındaki kadınlarda yapıldı. Yetişkin kişilerde de aşının HPV virüsüyle enfekte olmayanlarda daha etkili olduğu saptandı.

•Erkeklerle ilgili çalışmalar var, 15-26 yaş grubunda aşı yapıldığında yüzde 75 civarında koruyuculuk sağlıyor. Siğillere karşı yüzde 100 etkinlik olduğu gösterilmiş. Erkeklerde de izin veriliyor ama rutin olarak önerilmiyor, kadınlarda bu hastalığın yükü çok daha fazla, erkeklerde rutin yapılması gerekiyor demek mümkün değil. Erkek çocuklarına 11-12 yaşında yapılabilir deniliyor.

Her Yıl Yaklaşık 500.000 Kadın Rahim Ağzı Kanserine Yakalanıyor

Posted by on 09:08 in MAKALELER | 0 comments

Rahim ağzı kanseri hakkında tüm merak ettikleriniz burada!

İnsidans (Hastalığın Görülme Sıklığı)
Rahim ağzı kanseri kadın kanserleri arasında tüm dünyada meme kanserinden sonra ikinci sırada gelmektedir. Her yıl tüm dünyada yaklaşık 500.000 kadın rahim ağzı kanserine yakalanırken, yaklaşık 250.000 kadın ise rahim ağzı kanserine bağlı ölmektedir

Olguların çoğu rutin Papanicolaou smear tarama (Pap smear) testi olmayan ülkelerde görülür. Gelişmekte olan ülkelerde rahim ağzı kanseri, kanser ölümlerinin önde gelen sebebidir. Hastalığın en sık görüldüğü yerler Orta ve Güney Amerika, güney ve doğu Afrika ve Karayipler’dir.

Amerikan istatistiklerine bakıldığında, tüm yaşlar için 2000-2006 yılları arasında rahim ağzı kanseri görülme sıklığı yılda 100.000:8.2, aynı dönemde rahim ağzı kanseri tanısının konduğu ortalama yaş ise 48 olarak saptanmıştır.

Bugün doğan bir kadının hayatı boyunca rahim kanserine yakalanma riski %0.69’dur. Olguların yalnızca %0.2’si 20 yaş altında teşhis edilirken, %69’u 44 yaşından sonra teşhis edilmektedir.

Ülkemizde yapılan yakın zamanlı bir çalışmada rahim ağzı kanseri görülme sıklığı yılda 100.000:4.7 olarak saptanmıştır ki bu oran rahim kanseri kanseri tarama programı olmayan bir ülke için bakıldığında şaşırtıcı oranda düşük bir orandır.

Risk Faktörleri

  • Human papilloma virus (HPV),
  • Çok eşlilik,
  • Erken yaşta cinsel ilişki,
  • Erkek eşin çok eşli olması,
  • Sigara,
  • Human immunodeficiency virus (HIV),
  • Multiparite,
  • Düşük sosyoekonomik seviye,
  • İmmün sistemin baskılanmış olması,
  • Doğum kontrol hapları,

Rahim ağzı kanserinin nedeni tam anlamıyla ve bütün yönleriyle bilinmese de günümüzde onkojenik “human papilloma virus” (HPV) tipleri ile enfeksiyon ve eşlik eden bazı unsurların hastalığın gelişmesinde etkili olduğu düşünülmektedir. Rahim ağzı kanserinin risk faktörleri arasında erken cinsel aktivite (16 yaş öncesi), çok eşlilik (çok sayıda cinsel eş), erkek eşin çok eşli olması, rahim ağzı kanserinin HPV enfeksiyonu, sigara, “human immunodeficiency virus” (HIV), baskılanmış bağışıklık sistemi, oral kontraseptif kullanımı gibi unsurlar sıralanabilir.

Rahim ağzı kanserinin cinsel yolla bulaşan bir hastalık olduğuna dair 200 yıldan uzun süredir savunulan tez son yıllardaki HPV ve rahim ağzı kanseri ilişkisine yönelik epidemiyolojik ve moleküler genetik veriler sonucunda geniş bir bilimsel çevre tarafından fazla kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kabul edilmiştir.

HPV’nin insan kanserinin bir nedeni olarak kabul edilebilmesi için gerekli epidemiyolojik kanıt kriterleri belirlenmiştir. HPV enfeksiyonu rahim ağzı kanseri gelişiminden çok daha önce gerçekleşir, HPV enfeksiyonu ve rahim ağzı kanseri arasında güçlü ve istikrarlı bir ilişki vardır.
HPV’nin rahim ağzı kanseri gelişimindeki bu önemli rolünden dolayı rahim ağzı kanserinin gerek primer olarak önlenmesinde, gerekse preinvazif lezyonların yakalanmasında çeşitli yeni yöntemler geliştirilmiştir. Primer rahim ağzı kanseri önleyici HPV aşıları günümüzde birçok ülkede ulusal aşılama programlarına dahil edilmiştir. Şu an için piyasa biri dörtlü (HPV 6,11,16,18), diğeri ikili (HPV 16,18) olmak üzere iki tip HPV aşısı mevcuttur. HPV DNA testi, rahim ağzı kanserine yönelik tarama programlarında Pap Smear testine ek olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Rahim ağzı kanserinin diğer risk faktörlerine bakıldığında aslında bunların çoğunun HPV ile enfeksiyon riskini gösteren ikincil unsurlar olduğu görülmektedir. Çok eşlilik, erken yaşta ilk cinsel ilişki, erkeğin çok eşli olması, HIV gibi unsurlar örnek olarak gösterilebilir.
Sigara hücresel immüniteyi baskılar ve rahim ağzı kanserli HPV pozitif kadınlarda sık rastlanan bir kofaktördür.Sigara içerisindeki karsinojen maddelerin, mutajenlerin özellikle servikal mukus içerisinde yoğunlaştığı, bunların bir kısmının servikal mukusta kanda olduğundan daha fazla mitarda bulunduğu bilinmektedir. Sigaranın serviks kanseri gelişmesindeki bir başka mekanizma ise sigaranın “deoksiribonükleik asit” DNA yapısını değiştimesi ve “DNA addict”leri oluşturmasıdır.

Ek olarak vitamin A ve folik asit gibi bazı vitamin eksikliklerinin de rahim ağzı kanseri gelişiminde rolü olabildiği düşünülmektedir.

Rahim Ağzı Kanserinden Korunma ve Kanseri Önleme Stratejileri:

  • HPV enfekiyonundan korunma
  • Yıllık jinekolojik muayene ve sitolojik tarama (pap test): Serviks kanseri insidans ve ölüm oranlarında %80’e varan oranlarda azalmaya neden olur.
  • Sigaradan uzak durmak (aktif ve pasif içicilerde kanser riski artmıştır)
  • Doğum sayıları (çok doğum yapanlarda rahim ağzı kanseri riski artar)
  • Doğum Kontrol Haplarının uzun süre kullanımını azaltmak (5-10 yıl arası kullanımda risk 3 kat, 10 yıldan fazla süreli kullanımda risk 4 kat artmaktadır.
  • HPV-DNA aşıları (Dörtlü aşı, İkili aşı)


Semptomlar ve Bulgular

Erken evrelerde

  • Lekelenme, Kanama
  • Cinsel ilişki sonrası kanama

İleri evrelerde

  • Kasık ağrısı
  • Bacağa vuran ağrı
  • Kötü kokulu, bazen kanla karışık kanama
  • Böbreklere vuran ağrı

Rahim ağzı kanseri ilk etapta fazla bulgu vermez. En sık bulgu lekelenme şeklinde gerçekleşen ara kanamalar, cinsel ilişki esnasında veya sonrasında lekelenme veya kanama, hastalık ilerledikçe tümörün büyümesine nekroze (canlılığını kaybetmesi) olmasına ve enfeksiyona bağlı kötü kokulu akıntı, çevre dokulara yayılıma bağlı bacakta, kasıklarda ve bel bölgesinde ortaya çıkan ağrı, bacakta şişme şeklinde kendini gösterebilir. Ağrı, bacakta şişme ve idrar yollarında genişleme üçlemesi kötü bir işarettir ve hastalığın iyice ilerlediğini gösterebilir.

Ayrıca hastalık ilerlediğinde etkilediği bölgelere göre idrarda kanama, rektal kanama, kabızlık şikayetleri de görülebilir. Rahim ağzı kanseri daha çok lokal, bölgesel ve lenf yoluyla yayılan bir hastalık olmakla beraber kan yoluyla uzak organ metastazları olduğunda etkilenen organa göre bulgular da verebilmektedir.

Önemli olan hastalığın bulgu vermeye başlamadan henüz prekanseröz (kanser öncüsü) lezyon aşamasında yakalanıp tedavi edilmesidir. Bunun için Pap smear sıvı bazlı thin-prep testi veya HPV DNA testleri ile rahim ağzı kanserine karşı uygulanan tarama testlerini düzenli olarak yaptırmak yeterlidir. Rahim ağzı kanseri tarama testlerine 21 yaşından itibaren veya cinsel ilişkiye başladıktan sonraki 3. Yıl itibarı ile başlamak gerekir. Yılda bir yapılan pap smear testlerinin sonuçları temiz çıktığı takdirde 2-3 yılda bir testler hayat boyu tekrar edilmelidir.

Tanı

  • Pelvik muayene
  • Kolposkopi
  • Serviks biyopsi (rahim ağzından doku biyopsisi)
  • Konizasyon (bazı şüpheli durumlarda)

Tanı için en önemli yöntem rahim ağzı dokusundan gerekirse kolposkopi (rahim ağzının kamera ile 30 kata kadar büyütülerek incelenmesi) eşliğinde biyopsi alınmasıdır.
Biyopsi aşamasına gelmeden önce şikayeti olan hastanın veya şikayeti olmayan ancak pap smear testi sonucunda anormallik tespit edilen veya gözle görülen lezyonu olan hastalarda öncelikle hekim tarafından yapılan pelvik muayenenin önemi büyüktür. Muayene ve smear bulgularına göre direkt biyopsi veya kolposkopi eşliğinde biyopsi yapılabilir. Bazen kolposkopi eşliğinde alınan biyopsi bulgularına göre tanı koymak için rahim ağzının daha geniş bir bölümünün koni şeklinde çıkartıldığı “konizasyon” işlemini yapmak gerekebilir.

Prognozu (Hastalığın Gidişatı, İyileşme Şansı) Etkileyen Unsurlar

  • Yaş, genel sağlık durumu (performans)
  • Kanserin evresi (sadece servikste mi, bölgesel yayılım var mı, lenf bezlerinde tutulum var mı, gibi)
  • Pelvik ve Paraaortik lenf bezlerinin tutulumu
  • Rahim ağzı kanserinin tipi
  • Tümörün boyutu
  • Lenf ve damar boşluklarının tutulumu
  • HPV tipleri


Tedavi

Tedavi seçenekleri, kanserin evresine, tümörün boyutuna, hastanın yaşına ve çocuk isteği olup olmamasına göre değişebilir.

  • Karsinoma in situ

Bu aşama hemen kanser öncesi aşamadır ve iyi bir tedavi ile 100%’e yakın oranda kontrol edilir. Standard tedavi seçenekler arasında konizasyon (koni şeklinde çıkarılması), leep (yakılarak çıkarılması), lazer tedavisi, Kriyoterapi (lezyonun dondurulması), üremesini tamamlamış kişilerde histerektomi (rahimin alınması), tıbbi olarak ameliyat olamayacak hastalarda intrernal radyoterapi (ışın tedavisi) yer almaktadır. Konizasyon sonrası patolojik inceleme önemlidir; sonuçlara göre ek tedaviler gerekebilir.

  • İnvazif Kanser

Standard tedavi radikal histerektomi ve lenf bezlerinin temizlenmesidir. Bu tedavi yöntemi açık, konvansiyonel yöntemle uygulanabildiği gibi laparoskopik veya robotik cerrahi gibi endoskopik (kapalı) yöntemlerle de uygulanabilir.

Çocuk isteği olan hastalarda çok erken evrelerde ve belirli koşullar sağlandığında konizasyon yeterli olabilirken, radikal trakelektomi dediğimiz yalnızca rahim ağzının radikal olarak çıkartıldığı ve rahimin gövde kısmının bırakılıp vajinayla tekrar birleştirildiği, üremeyi koruyucu cerrahi yöntemler de uygulanabilmektedir.

İleri evrelerde ise daha çok tercih edilen yöntem eşzamanlı kemoterapi ve radyoterapi yöntemidir. Hastalık tekrar ettiğinde ise exenterasyon dediğimiz pelvik organların etkilenen kısımlarının alındığı cerrahi yöntemler hayat kurtarıcı olabilmektedir.

Gebelikte Teşhis Edilen Serviks Kanseri

Hastalığın evresine ve hamileliğin haftasına göre bebek yaşama şansını elde edinceye kadar beklenip doğum ile birlikte cerrahi tedavi uygulanabilir. Erken evredeki ve erken gebelik haftasındaki hastalarda ise sadece rahim ağzının bağ dokularla beraber alındığı (radikal trakelektomi) ve rahimin vajinaya tekrar dikildiği bir ameliyat tekniği başarıyla uygulanabilir.

Smear anormalliği ne anlama geliyor?

Posted by on 08:21 in MAKALELER | 0 comments

Rahim ağzı kanseri tanısında smear testinin yeri nedir?

Her smear anormalliğinde kanser çıkacak diye bir kural yok. Daha detaylı araştırma yapıldığında tanı biyopsi ile konulabiliyor. Yüzde iki oranında kanser de çıkabiliyor.Smear testleri sayesinde kanser öncesi lezyonlar tespit edilebiliyor. Kanser lezyonlarının tespit edilip biyopsi alınması sayesinde tanıyı tam anlamıyla koymak mümkün olabiliyor.

Smear uyarıyor!
Smear ile sadece hücreleri değerlendiriliyor. Smear kesin tanı vermiyor, bir nevi erken uyarı sistemi gibi çalışıyor.Kanser öncesi oluşumların tanısı için kullanılan bir başka yöntem ise kolposkopi. Rahim ağzından her an dökülen hücreler var. Rahim ağzını 30 kat büyütüp, hücreler özel boyalarla boyanıyor ve rahim ağzı damarları, lezyonları görünür hale getirilip şüphe alanlarından örnekler alınması mümkün oluyor.

Anormal kanamalara ve ağrıya dikkat!
İleri lezyonlarda ara kanamalar, ilişkiye bağlı lekelenme tarzı kanamalar, durup dururken kanamalar olabiliyor. İlerleyince ağrı görülebiliyor. Ağrının akıntı ve enfeksiyonlar gibi başka nedenleri de var. Aynı şekilde bacağa vuran ağrılar da olabilir ancak bu rahim ağzı kanserinin mutlak belirtisidir diyemeyiz. Anormal kanama varsa, ağrı varsa muayene olmak lazım.

Sorumlu HPV
HPV’nin 100’ün üzerinde tipi bulunuyor. Bazı tipleri genital bölgede çeşitli hastalıklara neden olurken, rahim ağzı kanserine de yol açan 15 tip ise yüksek riskli olarak nitelendiriliyor.
Yüksek riskli HPV tipleri rahim ağzı kanserinde görülebilen, kansere yol açan tipler. Rahim ağzı kanserlerine ilişkin çalışmalarda tümör dokularının araştırılması sonucunda hepsinde yüksek riskli HPV bulunuyor.

Risk faktörleri
Sigara kullanımı, hastanın genetik yapısı, bağışıklık sisteminin durumu, beslenme alışkanlıkları, cinsel partner sayısının fazlalığı gibi risk faktörleri, HPV virüsünü kapanlarda kansere giden yolu açabiliyor. En önemli risk faktörü, HPV virüsünün kalıcı enfeksiyon haline gelmesi. Genelde bu geçici bir enfeksiyon oluyor. Vücut iki yılda yüzde 90’ını bağışıklık sistemi yardımıyla uzaklaştırıyor, yüzde 10’luk grupta ise HPV kalıcı hale geliyor.

Erken tanı neden önemli?
Kanser oluşunca hücreler kontrolden çıkıyor, bulunduğu bölgede çoğalıyor, tümör haline geliyor, yeni damarlar ortaya çıkıyor, tümör kendine ortam hazırlıyor, sıçrama potansiyeli oluşuyor. Bulunduğu yerden yakın ve uzak bölgelere sıçrayabiliyor; beyin, karaciğer, karın içinde de yayılabiliyor. Tarayıcı smear testini ihmal emeyin. Kimlerin smear testi yaptırması gerektiğini öğrenmek için vidoyu izleyiniz.

Miyomların Kanser Olma İhtimali % 0.3’tür

Posted by on 08:16 in MAKALELER | 0 comments

Miyomların Kanser Olma İhtimali % 0.3’tür

Miyomlar rahimin düz kaslarından tek bir hücreden kayanklanan İYİ HUYLU TÜMÖRLERDİR.

Miyomlar (Myomlar)Tanım/Oluşum Nedeni

  • Myomlar rahimin düz kaslarından tek bir hücreden kaynaklanan (monoklonal) iyi huylu tümörlerdir (kanser değil). Myomların nedeni tam olarak bilinmemektedir. Estrojen hormonun myom oluşmasına neden olduğuna dair kanıt olmamakla beraber, estrojenler myomların büyümesine katkıda bulunmaktadır. Progesteron hormonu ise bölünme hızını (mitotik aktivite) artırarak myomların büyümesine neden olabilir.
  • Myomlar gebelikle beraber büyüyebilir ancak doğum sonrası ve menapozda genellikle küçülürler.

Kanser İhtimali

  • Myomların kanser olma veya kansere dönüşme ihtimali çok düşüktür; rakam verecek olursak bir myomun kanser olma ihtimali % 0.3’tür.

Sıklık

  • Myomlar aslında oldukça sıktır ve üreme çağındaki her 4 kadından birinde mevcuttur.

Şikayetler

  • Myom hastalarının yalnızca %35-50’sinde şikayetler vardır.
  • En sık rastlanan şikayetler anormal uterus kanaması (%30), demir eksikliği anemisine neden olabilir, ağrı, baskı hissi (idrar yapma veya büyük abdest hissi) basınç etkisi, Kısırlık (ilişki tam ve kesin değildir)ve düşük riski (yaklaşık 2 kat artmıştır).


Tanı

  • Pelvik muayene ve ultrason genellikle tanı için yeterli ve kesindir, bazı durumlarda ek görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç olabilir: Pelvik MRI (manyetik rezonans görüntüleme) gibi.
  • Myomları rahim veya yumurtalıklardan hatta barsaktan kaynaklanabilecek kitlelerden ayırt etmek önemlidir.Kanamanın sebebi olabilecek diğer durumların da akıldan çıkmaması ve araştırılması, özellikle rahim kanseri veya kanser öncüsü lezyonların atlanmaması için riskli grupta yer alan hastalarda endometrial biyopsi (rahim içinden doku örneği alınması) yapılması önemlidir.


Tedavi

  • Tedavi şekli myomun yerine ve şikayetlerin şiddetine göre belirlenmelidir. Kitle çok büyükse, aşırı düzensiz kanamalara neden oluyorsa, baskı şikayetleri ve ağrı şiddetli ise genellikle cerrahi (ameliyat) en iyi tedavidir.
  • Kanama şikayetlerini kontrol etmek için öncelikle çeşitli ilaçlar kullanılmalıdır, buna rağmen kanama 3 ay içinde kontrol edilemiyorsa ameliyat son çare olarak devreye sokulmalıdır.


İlaçlar

  • Ağrı kesiciler (NSAIDs): naproxen sodium, mefenamik asit (Kanama miktarını %40 oranında azaltır, adet sancısını da azaltırlar.
  • Antifibrinolitikler (pıhtılaşmayı hızlaştıran ilaçlar)
  • Doğum kontrol hapları (Kanama miktarını azaltır)
  • Progesteron ve türevleri (Kanama miktarını azaltır)
  • GnRH agonistleri ( hormonal olarak geçici menapoza sokup myom boyutlarını 2-3 ayda %35-60 oranında küçültürler): ancak geçici tedavi olarak ameliyat öncesinde kullanılmalıdır. Uzun kullanımda ateş basması, kemik erimesi gibi yan etkiler olabilir.


Cerrahi Tedaviler

  • Myomektomi : Yalnızca myomun alınması: Myomun yılda %2-3 oranında tekrarlama ihtimali mevcuttur.

Açık,
Endoskopik (kapalı):Histeroskopik (vaginal yoldan) Laparoskopik
Robotik uygulamalar mümkündür.

  • Histerektomi: Rahimin alınması; Tam kür, tedavi sağlar, myomun tekrarlama ihtimali yoktur.

Alternatif Tedaviler

  • Bu tedavilerin cerrahiye göre bazı avantajları olduğu gibi bazı ciddi dezavantajları ve komplikasyonları da olasıdır.
  • Uterin arter embolizasyonu (rahimi besleyen damarların özel bir maddeyle tıkanması)
  • MRI guided FUS (MR ile yönlendirilerek uygulanan özel odaklı ultrason dalgaları ile nokta cerrahisi)

Myomlar hakkında ayrıntılı bilgiye www.jinekologonkolog.com adresinden ulaşabilirsiniz

Genital Siğillerin Cinsel İlişki Sonrası Bulaşma Oranı %75!

Posted by on 09:04 in MAKALELER | 0 comments

Genital siğiller, HPV virüsü ile enfeksiyona bağlı olarak vulva, vajina ve rahim ağzında ortaya çıkan yumuşak et benine benzer lezyonlardır.

Kondilom (Genital Siğiller)
Genital siğiller (condyloma accuminatum), HPV (human papilloma virus) virüsü ile enfeksiyona bağlı olarak vulva, vajina ve servikste (rahim ağzı) ortaya çıkan eksofitik (cildi aşacak şekilde dışarıya doğru büyüyen), yumuşak et benine benzer lezyonlardır. %90’ı HPV 6 ve 11 no’lu tiplerle enfeksiyona bağlıdır.

En sık rastlanan cinsel yolla bulaşan hastalıktır. Yaşa göre değişmekle birlikte en fazla görüldüğü, tavan yaptığı yaş gurubu 20-25 yaşlar arasındadır: Bu dönemde sıklık her 100 kişide 1’e kadar çıkabilmektedir.

Şikayetler:

  • Alt genital bölgede tek tük milimetrik lezyonlardan tüm genital bölge ve anüsün etrafını da kaplayacak şekilde geniş lezyonlara kadar çeşitli şekillerde kendini gösterebilir. Genellikle şikayet yoktur ancak travma olduğunda veya üstüne enfeksiyon bindiğinde kaşıntı, kanama veya ağrı şikayeti yapabilirler.
  • Bazı lezyonlar kendiliğinden gerileyebilir.
  • Hamilelikte lezyonlar bağışıklık sisteminin baskılanmasına bağlı daha fazla belirgin hale gelebilir.

Bulaşıcılık:
Bulaşıcılık çok yüksektir, enfekte bir kişi ile cinsel ilişki sonrasında yaklaşık %75 oranında 1-2 ay içerisinde lezyonlar ortaya çıkabilir.

Tanı: 
Tanı genellikle klinik muayene ile konur.
Kolposkopik muayene (rahim ağzının 30 kata kadar büyütülüp incelenmesine yarayan mikroskop benzeri enstrüman ile muayene) servikal (rahim ağzı) veya vajinal lezyonların tanınmasında yardımcı olabilir; biyopsi sonucunda HPV’ye bağlı değişiklikler tanınabilir.
Bu hastalar diğer HPV tipleri ile de enfekte olabileceğinden Pap smear alınması da önemlidir.

Korunma: 
Korunmanın en etkin yolu cinsel ilişkiden kaçınmaktır. Cinsel ilişki oluyorsa kondom (prezervatif) kullanımı enfeksiyon oranını %40-60 oranınında azaltabilir. Günümüzde en etkili silah ise dörtlü rahim ağzı kanseri aşısıdır (Dörtlü HPV aşısı: Gardasil).

Tedavi: 
Çeşitli seçenekler mevcuttur. Çeşitli ilaçlarla lezyonlar yok edilebilir veya cerrahi olarak çıkartılabilir. Tedavinin başarı şansı yüksektir ancak tekrarlar görülebilir. Tekrarlar daha hafif lezyonlar şeklinde olur ve tedavileri daha kolaydır.

  • Imiquimod %5’lik krem (Aldara krem)
  • TCA (triklor asetik asid)
  • Podofilin (gebelerde kullanılmaz)
  • Kryoterapi (dondurma işlemi)
  • Elektro-Koterizasyon (yakma işlemi)
  • Cerrahi eksizyon